Çocukluğumda çok seyahat ettiğimizden midir bilmiyorum otelde kalmayı seviyorum. Hepsinde değil, sıklıkla değil tabi ama ara ara, güzel sebeplerle, güzel bir semtte, güzel bir otelde. Bundan 3 ay önce bir başka şehre güzel bir sebeple, şehrin bildiğim semtleri içinde en güzel olanında ve çok sevdiğim bir otelde kalmak için gittim. Daha önce gittiğim, bildiğim ve sevdiğim bir otelde yalnız konakladım. Yalnız seyahat tadında bir süre için olduğunda öyle güzel ki. İnsan ara sıra yalnız başına kalmalı. Yalnız başına hiç bilmediği semtleri dolaşmalı, daha önce geçtiği sokaklardan bir de kendi başına yürümeli. Aşağıdaki resmi de işte tam böyle düşündüğüm ve tam da böyle geçirdiğim bir günün sonunda çizdim. Kağıdı tepsinin içinden, kalemi yanımda oturan çiftten buldum. Öncesinde bilmediğim bir semtin sokaklarında sırt çantamla ağır sakin gezerek kaybolur gibi olup valizimi peşim sıra sürükleyerek dolaştım. Telefondan neredeyim hiç bakmadım. Denize paralel gittiğim sürece nerede olduğumu bulurum dedim. Zihnimden geçen herkese hediyeler aldım. Hediyeler almak istediğim başka insanlar da olduğunu anladım. Onlara da hediyeler aldım ama henüz hediyelerini vermedim. Veremedim. Cesaret edemedim. Yazdım, çizdim, dinledim. Hafızama kaydettim. Bir sonraki sefere kadar canlılıklarını kaybetmesinler diye hoşuma giden her detayla uzun uzun ilgilendim. Geriye sahiplerine verilmemiş hediyeler, güzel hatıralar ve bu çizim kaldı.
Neden oluyor bilmiyorum ama nasıl oluyor çok iyi biliyorum. Sohbet ettiğim insanlarla, yani ayaküstü sohbet değil de biraz tanıdığım, tanımaya başladığım ya da çoktandır tanıştığım, samimi olduğum biriyle mesela sohbet ederken ve kendimden bahsederken, özellikle sohbetin en tatlı yerinde, ya da hemen sonrasında anlık olarak ama sahiden anlık olarak karşımdaki insan bir an için yabancı biri geliyor bana ve kafamın içinde çok gürültülü bir ses başlıyor. Karşımdaki insana çok özel bir şey anlatmışım ya da anlatmamam gereken bir şeyi anlatmışım hatta gizli bir şey anlatmışım gibi bir his. Suçluluk desen değil, anlattığım şey sır desen hiç değil, olsa olsa hislerimdir. Sırrım yok. Çok çok özel olup da sakın anlatmayayım dediğim bir şey de yok. Zaten varsa, olan, dile gelmez. Ne olduğunu bilemiyorum, anlayamıyorum. Tam değilse de sanki karşımdakini anlatarak sıkmışım gibi ya da bu insan kim de ben bunları anlatıyorum gibi. Bir an için yabancı biriyle konuşuyormuşum gibi hissediyorum. Sonra hemen geçiyor. Sohbet tüm lezzetiyle devam ediyor. Ve bu hissi unutuveriyorum. Neden oluyor bilmiyorum ama nasıl hissettiriyor çok iyi biliyorum.
Gürültü başladığında karşımdaki insanı sahiden duyamıyorum. Filmlerde fondaki müziğin aniden kesilmesi gibi. Bir kaç cümle kaçıyor. Tekrar her şey eski haline döndüğünde sohbeti hemen geri yakalamam gerekiyor ve bunu onlara asla söylemiyorum.
Gürültü başladığında karşımdaki insanı sahiden duyamıyorum. Filmlerde fondaki müziğin aniden kesilmesi gibi. Bir kaç cümle kaçıyor. Tekrar her şey eski haline döndüğünde sohbeti hemen geri yakalamam gerekiyor ve bunu onlara asla söylemiyorum.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
