İlkokuldaydım galiba. Yıldızları o zaman da seviyordum. En çok seyretmeyi. Sonra okumayı. Annemin aldığı kitaplardan yıldızlarla, gökyüzüyle ilgili evde ne varsa. Tabi bir de hayal etmeyi. 
 Bir yaz odamın tavanına fosforlu yıldızlar yapıştırmıştık babamla. Geceleri usul usul, plastik plastik parlarlardı. Yıldızları hala seviyorum. Tepemde yıldızlarla uyumayı hala seviyorum, ama hayallerim biraz değişti. Yıldızlı bir gökyüzü görmek istiyorum uyumadan önce hala, evet. Tam tepemde ama sınırı üst komşunun zemini olmayan. Bir yatak istiyorum. Ya da bir döşek, bir sergi, bir uyku tulumu belki. Ev niyetine de tabanına hırka serilmiş bir çadır içi. En sevdiğim. Belki bir de battaniye. Yumuşağından. Battaniye huzur. Battaniye güven. Ha bir de unutmadan çocukken yatağımın yarısından fazlası boş kalır, o boşluk yüzünden yatağım bana devasa görünürdü. O fazladan boş alanları diyorum, boş bırakmaya gerek yok artık çünkü artık boyum daha fazla uzamayacak gibi, boş bırakmamalı. 
Yatak ya da çadır, artık ne varsa bu hayalde, hah işte onun o boş kalan yerlerini birlikte dolduracağım birini de ekliyorum hayale.

Durma Göğe Bakalım yazacakmışım gibi değil mi ama yazmayacağım. Fazla popüler artık. Tadı kaçtı.

Mesela;








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder