Ev

Zihnimdeki “ev” kavramına yüklediğim her ne kadar anlam varsa, hepsini birer birer serbest bırakıyorum bu sene. “Ev” önceki anlamlarını yitirdi benim için sanırım. Aslında “yitirdi” diyerek belki de kafa karışıklığına sebep oluyorum bilmiyorum ama bir kayıp değil bahsettiğim. Zihnimdeki “ev”e öyle bir özgürlük, öyle bir hafiflik geldi ki, nasıl bir hafifleme olduğunu dile getirmek için, yazıya dökmek için sabırsızlanıyorum. İnandığıma inanmak için; inandığımdan emin olmak için; inandığımı somut olarak görebilmek arzusuyla.

Artık “ev” dediğim kavram benim için dört duvarlı fiziki bir varlık olmaktan fazlasıyla uzak. Nasıl bir yanılgıysa benimki, içimde bir yerlerde arayıp durduğum evin fiziki olarak inşa edilir/inşa edilmiş bir bütünlük olduğunu sanmışım. Hâlbuki nasıl da emindim. Meğer “ev” benimle her yere gelen bir şeymiş; gayet soyut, üstelik soyut olarak da paylaşılır bir şeymiş. İnsan bırakın bir evde, otelde vs. konaklamayı, bir insanda, bir idealde, bir hayalde bile konaklayabilirmiş. Son bir senede bunu defalarca görmüş ama farketmemişim. (Otelde, aitlik atfedilmeyen bir yerlerde yaşamak üzerine de güzelleme yapasım var ama yeri değil.)

Her şeyi alabildiğine somut sanarken her şey nasıl da alabildiğine soyut – muş.

 

Bundan yıllar sonra da aynı fikirde olur muyum acaba? Belki de yetişkinlik bütün somutluğuyla evlerimi yerle bir eder. Kim bilir…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder