Dinlenmek için oturduğum bankta tanıştığım birini bu kadar seveceğimi, böyle benimseyeceğimi hiç tahmin etmezdim. Yani evet isterdim belki ama olacağına ihtimal vermezdim. Aynı anda hem daha önceden tanışıyormuşuz gibi hem de hiç tanışmamışız gibi. Belki çok az insanla belki hiç kimseyle konuşmadığım şeyleri onunla konuşmak, konuşabileceğime inanmak hissi tarifsiz mutlu ediyor beni. Bana bazen beni çok tanımayan insanlar, birlikte çok fazla vakit geçirmediğimiz insanlar sessizsin diyorlar, "konuşsana!" Şimdi şöyle bir resim çizeceğim size, oturmuşuz soğuk bir kış akşamı konuşuyoruz, tatlı tatlı anlatıyor düşüncelerini yanımda, ortam güzel, sıcak bir şeyler içip dinlenmişim, başımın dönmesi hafiflemiş, birçok kültürde "evimde gibi" diye tarif edilen bir his var ya hah öyle hissediyorum ve tam da zihnimden geçenleri anlatıyor. Başka başka zamanlarda, başka başka yerlerde farkına vardığım aşina olduğum alelade bir duygunun, kimsenin -ruh halime göre kimsenin ya da nispeten daha iyimser bir günümdeysem az sayıda insanın- farkına varmış olabileceğini düşündüğüm bir histen bahsediyor. İçimde hissettiğim tek şey, birinin de bu anlara ait bir duyguyu hissettiğini öğrenmenin verdiği kuvvetli bir mutluluk ve o kişinin yanımda oturan, anlatmaktan, dinlemekten memnuniyet duyduğum insan olması. Şimdi tam bu anda ne demeliyim "ben de ben de!" mi? Sessiz kalmak böylesi bir anda asla iletişimin kopması değil. Konuşmama gerek yok, konuşmama ihtiyaç yok, konuşursam bozulur. Daha değil. Birazdan. Bir kaç cümle sonra elbette ama o an değil. İçimden sayfalarca cümle geçerken ben miyim sessiz? Bana kalırsa değilim.
Neyse ki bahsini ettiğim insan bunu öyle iyi anlıyor ki. Bu da gayet huzurlu bir teselli.
çok çok zaman sonra, bana sevdiğim bir kitapçının yerini sormasıyla başlayan arkadaşlığımızın, aslında o kitapçıyı bilmesine rağmen o akşam o anda sohbet etmek için sormasıyla başladığını öğreniyorum. olsun, tanışmamıza vesile olan kitap olduktan sonra!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
