sarılmak

sevdiğim birine, belki daha doğrusu şöyle demeliyim, kendisine sarılmayı sevdiğim insanlara sarılmak şahane bir duygu. kollarımın yettikleri. kollarımın yettiği insanlar. (evet benim de aklıma o şarkı geldi, hem o şarkıyı da bu cümleden ötürü seviyorum zaten) bir sürü sıfatla, duyguyla anlatılabilir bir şey sarılmak. zengin bir sözlük anlamı var, hem de herkesin kendi sözlüğünde. ama ben bunları arka arkaya sıralamak niyetinde değilim. ben kendi sözlüğüme göre tanımlayacağım. bir kere en güzel yanı sarılmanın, hiç bir kavrama ait olmaması. zamansız, bağımsız (istediği kadar eylemin kendisi birden fazla insan gerektiriyor olsun), cinsiyetsiz olması. ne sadece aşkın, ne sadece arkadaşlığın ya da dostluğun tekelinde. bahsi geçince ortak duygular -elbette ama- dışında zihinlere tek bir şey getirmiyor olması. ait olmaması. kesinlikle ait olmaması. (kimilerine göre bu bir zıtlık teşkil edebilir çünkü gözlerinin önünde sarılan bir çift canlandığında bunu iki insanın aitliğiyle bağdaştırabilirler. ama değil. bana kalırsa değil.) çok üşüdüğün bir akşam sıcak su torbasıyla, bir örtüyle bir battaniyeyle kanepede uyuyakalmak gibi, kedi gıdısı okşamak gibi, sütün içmeyi tam sevdiğin sıcaklıkta olması gibi, bir film izleyip üç gün gülümsemek gibi. gibi.